Aile Bütünlüğünün Korunması Meclis Araştırma Komisyonu Raporu
TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu raporunda, “Aile kurmak amacıyla bir araya gelen çiftlerin evililiğe daha iyi başlangıç yapabilmeleri ve aile birlikteliğinin sağlam temeller üzerinde kurulması amacıyla evlilik öncesi eğitim programları zorunlu hale getirilmelidir.
TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu raporunda, “Aile kurmak amacıyla bir araya gelen çiftlerin evililiğe daha iyi başlangıç yapabilmeleri ve aile birlikteliğinin sağlam temeller üzerinde kurulması amacıyla evlilik öncesi eğitim programları zorunlu hale getirilmelidir.” değerlendirmesi yer aldı.
Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, dört ay süren çalışmalarını tamamlayarak, rapor haline getirdi.
AK Parti Düzce Milletvekili Ayşe Keşir başkanlığındaki komisyonun raporunda, çalışma hedefleri aile bütünlüğünün korunması, sorunların en sağlıklı yöntemlerle çözülmesinin yanı sıra boşanma nedenleri ile boşanma vakalarının özellikle çocukların en az etkilenmesini sağlayacak şekilde sonuçlandırılması olarak belirlendi.
Raporda Türkiye’de 1968 yılında geniş aile oranının yüzde 32, çekirdek aile oranın yüzde 59 olduğu, bu oranın 2011 yılında ise geniş aile yüzde 12, çekirdek aile ile yüzde 70 olarak değiştiği belirtildi. Ülkede evliliklerin yüzde 87’sinin 18-29 yaş arasında gerçekleştiğine işaret edilirken, boşanma oranları ve nedenlerine ilişkin de bilgilere yer verildi.
Buna göre, 1935 yılında 0,15 olan nüfusa göre boşanma hızı 2015 yılında 7,71’e yükseldi.
Raporda boşanma sebeplerine ilişkin, şu ifadelere yer verildi:
“2011 yılı Türkiye Aile Araştırmasına göre hem boşanmış kadınların hem de boşanmış erkeklerin yüzde 27’si en önemli boşanma nedeni olarak sorumsuz ve ilgisiz davranmayı ifade etmişlerdir. Bu oranı boşanmış kadınlarda yüzde 21 ile dayak ve kötü muamele, yüzde 16 ile aldatma ve yüzde 14 ile evin ekonomik olarak geçimini sağlayamama takip etmektedir. Boşanmış erkeklerde ise sırasıyla yüzde 11 ile eşlerin ailelerine karşı saygısız davranması, yüzde 8’lik oran ile eşin ailesinin aile içi ilişkilere karışması şeklinde devam etmektedir.”
Aile bütünlüğünü etkileyen unsurlar ve çözüm önerilerine de yer verilen raporda, değerler eğitiminin; sosyalleşme, aile içi rollere dönük farkındalık, iletişim becerileri, uzlaşı ve birlikte yaşama kültürünün gelişimi amacıyla gerçekleştirilen eğitim olduğu, değerler eğitiminin tüm okul hayatının içine yerleştirilecek şekilde planlanmasının gerekliliğine işaret edildi.
“Aile kurmak amacıyla bir araya gelen çiftlerin evililiğe daha iyi başlangıç yapabilmeleri ve aile birlikteliğinin sağlam temeller üzerinde kurulması amacıyla evlilik öncesi eğitim programları zorunlu hale getirilmelidir” görüşüne yer verilen raporda, ailelere yönelik koruyucu ve önleyici hizmetlerin bütüncül bir şekilde ve arz odaklı sunulabilmesi için Aile Sosyal Destek Programının yaygınlaştırılması gerekliliği vurgulandı. Raporda ayrıca, aile danışmanlığı uygulaması ve aile danışma merkezlerinin artırılması ile vaka yönetim sisteminin hayata geçirilmesi, aileye yönelik hizmet veren birimlerin koordineli olarak çalışabilmesi için aile bilgi sisteminin oluşturulması da önerildi.
-Medyada özdenetim önemli
Medyanın önemine ve aile üzerindeki etkilerine de önemli yer ayrılan raporda, şu değerlendirmeler yer aldı:
“Aile üzerindeki medyanın olumsuz etkilerinin azaltılması için kamu yayıncılığı yapan medyada düzenleme ve denetleme etkisi bulunan kuruluşların koordineli çalışması önemlidir.
Medya sektörünün kendi öz denetimini yapması aile ve toplumun medyanın olumsuz etkilerinden korunmasında etkili ve daha demokratik bir yöntem olarak öne çıkmaktadır.
Televizyon programlarındaki içeriklerin, aile ve toplum yaşantısına olumsuz etki etmesinde reytingin neden olduğu düşünülmektedir. Bu sebeple reyting ölçme sisteminin gözden geçirilmesi istenmektedir. Bu noktada sektörün reklam verenler ve reklamcılarla ortak hareket etmesi gerekmektedir.
Medyadaki olumsuz içerikler en çok çocuklar açısından risk oluşturmaktadır. Sağlıklı bir gelişim için çocukların korunmasına yönelik tedbirler titizlikle uygulanmalıdır.”
-“Kız çocuklarının eğitim motivasyonu artırılmalı”
Raporun şiddet ile mücadeleye yönelik öneriler bölümünde ise toplumda şiddet eğilimini azaltıcı, koruyucu, önleyici tedbirleri artırmaya yönelik bütüncül çalışmaların yapılması gerektiği vurgulandı. Şiddet uygulayanların öfke kontrolü ve stresle başa çıkma gibi konularda rehabilitasyonuna yönelik çalışmaların yaygınlaştırılması ve etkin bir şekilde sürdürülmesinin önemine değinilen raporda, “Erken yaşta evliliklerin engellenmesi için erkekleri de kapsayacak biçimde zihniyet dönüşümünün sağlanması gerekmektedir. Bu alanda kız çocuklarının eğitime erişiminin kolaylaştırılması için 81 ilde açılan üniversiteler kayda değer bir gelişmedir. Kız çocuklarının ve ailelerinin eğitim motivasyonlarını artırıcı uygulamalar yapılmalıdır.” ifadesi kullanıldı.
-Cinsel suçlara farklı infaz rejimi önerisi
Raporda bazı hukuksal uygulamalara ilişkin tespitlere yer verilirken, aile içi şiddet suçları ile cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkum olanların cezalarının infazına yönelik kuralların, bu suçların özelliğine uygun olup olmadığı değerlendirilerek, fiil neticesinde ortaya çıkan olumsuz durumların toplumsal ve bireysel sonuçlarının hafifletilebilmesi için işlenen suçun niteliğine göre farklı bir infaz rejimine tabi tutulmalarının gerektiği belirtildi.
Raporda boşanma sürecine ilişkin danışmanlık hizmetinin önemine de vurgu yapıldı.
Şiddet ve istismar şikayeti dışında kalan ve boşanma davası açmak isteyen çiftlere boşanma öncesi danışmanlık hizmetinin zorunlu hale getirilmesi gerektiği belirtilen raporda, belirli sayıda görüşme seansı yapıldıktan sonra boşanma davasının açılmasına yönelik düzenlemeler yapılabileceği kaydedildi.